Şap hastalığı evcil ve yabani çift tırnaklı hayvanların (sığır, koyun, geyik vb.) bir hastalığıdır. İnsanlar ve çift tırnaklı hayvanlar dışındaki hayvanların bu hastalığa yakalanma ihtimali oldukça düşüktür. İnsanlarda şap hastalığı enfeksiyonları son derece nadir görülür; genellikle hafif ve kısa süreli seyreder. 1921’den beri dünya çapında sadece yaklaşık 40 vaka teşhis edilmiştir.
Hastalık, çift tırnaklı hayvanlar arasında oldukça bulaşıcı olduğundan kısa sürede bu hayvanlar arasında bir salgın hastalığa dönüşebilir. Hastalık, hayvanlar arasında doğrudan temas, bulaşmış nesneler ve hatta rüzgar yoluyla hayvandan hayvana hızla yayılır. Ancak bir salgın sırasında hayvanlardaki ölüm oranı %2-3 gibi oldukça düşük bir düzeyde kalabilir. Hastalığa Picornaviridae ailesi içinde yer alan Aphtovirus cinsine bağlı virüsler sebep olur. Virüsün bilinen 7 serotipi vardır (A, O, C, SAT1, SAT2, SAT3 ve ASIA1). Hastalı dünyada yaygın olarak bulunur ve dünyadaki coğrafi bölgelerde farklı serotipler hastalığa sebep olabilir. Örneğin, SAT serotiplerine daha çok Afrika (Güney Afrika), ASIA1 serotipine daha çok Asya’da, A,O, ve C serotiplerine ise daha çok Avrupa ve Amerika’da rastlanır.
Viral bir hastalık olması sebebi ile hayvan sağlığında aşılama önemli ve etkili bir korunma yöntemidir. Şap hastalığı hayvanlar arasında çok bulaşıcı olduğundan ve hızla yayıldığından hastalığı kontrol altına almak amacı ile hastalığın çıktığı bölgelerde hızla hastalık merkezine göre 10 km.’lik bir çapta karantina tedbirlerinin alınması oldukça önemlidir. Karantina tedbirleri son hastalıklı hayvanın ölmesinden 30 gün sonra kaldırılabilir.
Şap hastalığı zoonoz hastalıklar listesinde olmasına karşın, ABD Tarım Bakanlığı (USDA), Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) ve Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, şap hastalığı gıda güvenliği veya insan sağlığı için bir tehdit oluşturmadığını bildirmektedirler. Bunun en önemli nedenlerinden biri, pastörize sütten hastalığın bulaştığına dair bir rapor bulunmamasıdır. 1834 yılında hastalıklı bir hayvanın çiğ sütünü içen 3 Veteriner Hekim in hastalığa yakalandığını bildiren rapor tek istisnai durum olarak göze çarpmaktadır. Ancak virüs pastörizasyon ısılarına ve 5,3 pH değeri altındaki ortamlara dayanıksız olduğundan, genel hijyen tedbirleri alınmış gıdalardan, uygun şekilde pastörize edilmiş gıdalardan ve pH değeri 5,3 ün altında olan gıdalardan virüsün bulaşma ihtimali olmayacağı düşünülmektedir.
Hastalığın çıktığı bölge dikkate alındığında gıda değeri olan çift tırnaklı hayvanlar 1) Şap hastalığına yakalanmış hayvanlar 2) Hastalık bölgesinde hastalığa yakalanmamış sağlıklı hayvanlar ve 3) Hastalığın çıktığı bölgeden diğer bölgelere kontrol dışı çıkan sağlıklı hayvanlar olarak gruplandırılabilir. Hastalığın hızla yayılmasını önlemek amacı ile, hastalığa yakalanmış hayvanlar insani koşullarla itlaf edilmekle birlikte, şap hastalığına yakalanmış ve hayatta kalan hayvanlardan elde edilen et ve süt gibi gıdaların tüketiminin engellenmesi halk sağlığının korunması açısından önemlidir. Ancak, hastalık bölgesi içinde veya dışında bulunan ve hastalık belirtisi görülmeyen sağlıklı hayvanlardan ve ayrıca aşılanmış sağlıklı hayvanlardan elde edilen süt ve etlerin iyi pişirildikten sonra tüketilebileceği bildirilmektedir.
Ancak, şap virüsü dış ortam koşullarına dayanıklı olduğundan, herhangi bir bulaş halinde virüs, çiğ, az pişmiş veya dondurulmuş gıdalarda 6 aydan daha fazla canlılığını koruyabilmektedir. Bu nedenle şap salgınlarının çıktığı dönemlerde çiğ ve az pişmiş gıdaların tüketilmesinden kaçınılması, gıdaların iyi pişirilerek tüketilmesi, pH değeri 5,3 den düşük fermente gıdaların tüketilmesi gibi önlemler hastalıktan korunma açısından önem taşır.










