Karma Grup tarafından, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ev sahipliğinde Türkiye’de ilk kez Uluslararası Tüketici ve Duyusal Bilimler Konferansı (CONSENSE 2024) düzenlendi. İnovasyondan gıda tasarımına kadar birçok alanda uluslararası uzman isimleri ağırlayan CONSENSE 2024’de katılımcılar, sektörün liderlerinden duyusal bilim ve sürdürülebilirlik trendlerini dinleme fırsatı buldu. Sektörün önde gelen firmaları ve akdemi dünyasının uzman isimlerini bir araya getiren konferans, sanayici ve üniversite arasındaki işbirliğini de öne çıkardı. 2-3 Ekim tarihlerinde düzenlenen CONSENSE 2024’ün ilk gününde sektörün öncü isimleri inovasyon, sürdürülebilirlik, gıda tasarımı ve coğrafi işaretli ürünler gibi çok geniş bir yelpazede oturumlar düzenlendi. İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta konuşan İTÜ Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Konferans Başkanı Prof. Dr. Esra Çapanoğlu Güven, “Özellikle ambalajlama, depolama ve pazarlama süreçlerine kadar duyusal analizin ne derecede etkin ve önemli bir rol oynadığı artık anlaşılıyor” dedi. Panelde konuşan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve CEO’su Mehmet Tütüncü ile sürdürülebilir bir gelecek için gıda sistemlerinin dönüşümü konusunun önemine dikkat çekerek, “Her üç kişiden biri gıdaya ulaşmakta zorluk çekiyor. İsrafın önüne geçmek için eski anlayışla önüne geçmek mümkün değil. Bu sistemlerin iyileştirilmesi şart ve yeni bir dönüşüme ihtiyacımız var. Kısacası radikal bir değişim ihtiyacı ortada” diye konuştu.
Karma Grup, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ev sahipliğinde, 2-3 Ekim tarihlerinde İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde ilk kez Uluslararası Tüketici ve Duyusal Bilimler Konferansı’nda (CONSENSE 2024) gıda sektörünün profesyonelleri, akademisyenleri, STK liderleri, lezzet, aroma ve koku uzmanlarıyla birlikte 400 kişi bir araya geldi. Sanayici ve üniversite arasındaki işbirliğini artırmayı hedefleyen konferansta, sektörün önde gelen firmaları ve akademi dünyasının uzman isimlerini bir araya geldi. Tüketici davranışları ve duyusal bilimdeki son gelişmeleri keşfetmek isteyenler duyusal testler yaptı. Gelecekte tüketicilerin nasıl bir davranış göstereceğini ve artan fonksiyonel gıdalarda ürün değişiminde duyusal analizin önemine dikkat çekildi.
“Duyusal analizin önemli bir rol
oynadığını artık anlamaya başladık”
Konferansın açılış konuşmasını yapan İTÜ Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Konferans Başkanı Prof. Dr. Esra Çapanoğlu Güven, Karma Grup ve İTÜ tarafından ilk defa düzenlenen konferansın güncel konularla birlikte ele alındığını belirterek, “Bildiğiniz gibi duyusal analiz hammaddeden başlayarak son ürüne kadar hatta üretim süreçleri de dahil olmak üzere her basamakta yararlandığımız özellikle ambalajlama, depolama, hatta pazarlama süreçlerine kadar önemli bir rol oynuyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi ve Karma Grup tarafından düzenlenen uluslararası Duyusal Bilimler konferansına ilk olarak ev sahipliği yapmaktan büyük bir mutluluk duyduklarını ileten İTÜ Rektör Yardımcısı İpek Akın Karadayı. “İlk defa düzenlenen bu uluslararası etkinliğin gıda ve duyusal bilimler alanında iş birliği, yeni işbirliklerini geliştireceğine inanıyorum” dedi.
Konferans yeni çalışmalar ışık tutacak
İTÜ Dekan Yardımcısı Funda Karbancıoğlu Güler de fakülteleri olan Gıda Mühendisliği Bölümü tarafından düzenlenen konferansın gıda sektörü açısından önemli bir konu olan duyusal analiz ile ilgili çalışmalara ışık tutacağını belirterek, “Sektörle akademinin arasında farklı iş birliklerinin yeni tartışmaları ortaya çıkaracağını, kongrenin üniversitemizde düzenlenmesininin gurur kaynağı olduğunu ifade etti
Gıda tercihini kültür, sosyal
çevre ve sağlık etkili oluyor
“Tüketicilerin Yeni Sürdürülebilir Alternatif Protein Kaynaklarına Yönelik Davranışları” konulu panelde tüketicilerin tercihlerini etkileyen etkilerin psikolojik, kültürel, sosyal çevre, ürünün sağlıklı olup olmaması gibi etmenlerin tüketici tarafından nasıl algılandığına bakmakta faydalı olduğunu kaydeden University of Gastronomic Sciences – Pollenzo’dan Prof. Dr. Luisa Torri, bilimsel literatürde tüketicinin kabulü beklentileri gastronomi bakımından aktardı. Bir gıdanın pişirme yöntemi, gıdanın tadı ve hangi proseslerin tercih edildiğinin önemli olduğun vurgulayan Torri, “Avrupa’da Asya ve Güney Amerika’da kendi başına tüketilen yiyecekler olan deniz yosunu, böcek ve denizanası üzerinde araştırmalar yapıldı. Görünürlük seviyesi yiyeceği tanımlamıyorsa kabul etmeme durumları daha yüksek oluyor. Bir de farklı pişirme yöntemleri, ülkeler arası farklılıklar ve gıdada sosyoekonomik etmenler de etkili oluyor. Yaş, kadın ve erkek olarak da farklılık gösterebiliyor. Ülkelerin bulundukları konuma göre yemek eşleşmeleri de değişiyor. Bu yaklaşımlar gıda geliştirme yönünden daha destekleyici ve yeni stratejiler hayata geçirmek için spesifik grupları için ürünlerin geliştirilmesi önemli” dedi.
“Gıda Atıklarından Fitokimyasalların Geri Kazanılması Zorlukları Ve Fırsatlar” panelinde dünyada üretilen gıdaların üçte birinin çöpe gittiğine dikkat çeken University of Leeds’ten Dr. Christine Bösch ise üretimden tüketime kadar ciddi kayıpların yaşandığını söyledi. Gıda işleme konusuna değinen Bösch gıda kayıplarında çiftçi öncesi kayıplara değinerek, “Sebze meyve farklı büyüklükteler ama hepsi su içeriyor. Bu doğrultuda atık gıdaların hayvan yemi gibi kullanmak için metotlar geliştiriliyor. Biz hala bitkisel gıda atıklarını çok geliştirmiş değiliz” dedi.
Münih Teknik Üniversitesi Priv.-Doz. Dr. Martin Steinhaus da teknolojik teknikler, duyusal analiz ve kimyasal analizler konusunda teknik bilgiler paylaştı.
Tütüncü: İsrafın önüne geçilmesi için
radikal bir dönüşüme ihtiyacımız var
BİTKİDEN Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Akdağ’ın moderetörlüğünde Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve CEO’su Mehmet Tütüncü ise sürdürülebilir bir gelecek için gıda sistemlerinin dönüşümü konusunu ele alındı. 30 yıldır gıda sektörünün içinde çalıştığını ifade eden Tütüncü, gıda talebinin dünyada gittikçe artığını ve artacağını ifade eden Tütüncü, “Burada karşımıza birbirini etkileyen birçok değişkenler var. Bu projeksiyonu tekrar gözden geçirmek gerekiyor ve gıda talebinde yüzde 70 bir artıştan bahsediyoruz. Ancak bunu daha anlaşılır ve daha sağlıklı tespitler yapabilmek için birbirine bağlı son derece karmaşık değişkenleri toplumun tüm kesimleri için daha anlaşılabilir hale getirmekte çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ama mevcut durumda bir gözden geçirip nerede olduğumuzu da iyi anlamak gerekiyor. Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan sürdürülebilirlik raporunda sürdürülebilir kalkınma amaçlarının sadece yüzde 16’sını karşılandığı düşünülüyor. Yani yüzde 84’üne kapsayan konularda ya çok az ilerletmişiz ya da hiç ilerlenmemiş. Özellikle gıda ve toprak sistemlerine ilişkin hedefler maalesef dünyada raydan çıkmış durumda. İklim değişikliği nedeniyle tarım, ormancılık ve diğer arazi kaynaklarında üretimde azalma yaşanıyor. Su kaynaklarının yaklaşık yüzde 70’i tarımda kullanılıyor. Gıda israfına karşı örnek çözümler geliştirilerek toplumsal ekonomik ve ekonomik dengeyi dayanıklılığını güçlendirmemiz gerekiyor. Akis taktirde yakın gelecekte iklim göçlerinin olma ihtimali bile çok yüksek. Her üç kişiden biri gıdaya ulaşmakta zorluk çekiyor. İsrafın önüne eski anlayışla geçmek mümkün değil. Bu sistemlerin iyileştirilmesi şart ve yeni bir dönüşüme ihtiyacımız var. Kısacası radikal bir değişim ihtiyacı ortada” dedi
Türkiye Gıda Ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu Başkanı Demir Şarman konuşmasında sürdürülebilirliğe, üretim teknolojisi ve Ar-Ge’ye vurgu yaparak “ Sağlıklı, fonksiyonel ve lezzetli gıdalarımız ile Türk halkı, Türk sanayicisi ve Türk üreticisi olarak dünyada çok daha üst sıralarda olabilme potansiyeline sahip bir ülkeyiz. Biz Türk gıdasını dünyada bugün olduğundan çok daha ötesinde aranan ve tercih edilen bir marka haline getirebiliriz” dedi.
Bugünkü dünyada hızla değişen tüketici tercihleri, sürdürülebilirlik, küresel gıda ve içecek sektöründeki stratejik önemi konuşmak üzere burada olduklarını ifade eden Demir Şarman, İstanbul Teknik Üniversitesi gibi köklü bir eğitim kurumunda düzenlenen konferans için sürdürülebilirliğin farklı boyutlarını ele alarak, sanayi, akademi iş birliği ve bu dönüşümdeki rolüyle sektörel derneklere yer verilmesinden dolayı teşekkür etti. Artan dünya nüfusu, iklim değişikliği ve doğal kaynakların hızla tükenmesi sürdürülebilir gıda üretiminin hayatta kalmanın temel gerekliliği haline geldiği kaydeden Şarman, sürdürülebilirliğin ekonomik, toplumsal ve stratejik boyutlarda bir olgu olduğunu aktardı. Şarman, gerek tarımda gerekse gıda ve içecek sektöründe sürdürülebilir üretim modelleri için teknoloji ve Ar-Ge yatırımların arttırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına teşvik edilmesi, daha az su, enerji ve kimyasal bilgi gerektiren üretim tekniklerinin yaygınlaştırılmasına olan gerekliliğe dikkat çekti.
“Sürdürülebilirlik, ekonomik
gerçeklikle desteklenmeli”
Enerji ve su kaynaklarının gerekli kullanımıyla karbon ayak izini azaltırken, gıda israfının önlenmesinin verimliliği artırmasıyla rekabet gücümüzü de yükselttiğine vurgu yapan Şarman, “Özellikle akademiyle yapılan iş birlikleri, teknoloji kullanımını ve toplam faktör verimliliğini artırmanın en temel unsurlarındandır. Tabii bu süreç yalnız teknolojiyle mümkün değildir. Teknolojinin yanında kamu kurumlarına da büyük görevler düşmektedir. Sürdürülebilir üretimi destekleyen politikaların geliştirilmesi, uygulanması, düzenlenmesi, ilgili kodekslerin standartların yapılması bütünün parçalarıdır.. Elbette bunları yaparken, sadece sürdürülebilir olsun, sağlıklı olsun, fonksiyonel olsun. Bunun içine mutlaka duyusal lezzetleri de duyusal artıları da çekiciliği de koymamız gerekiyor. Sonuçta hepimiz birer insanız. Bu teknolojiyle ve dönüşümle ortaya çıkacak gıdaları ve içecekleri ona göre tercih edilebilir kabul edelim ve ona göre tüketmeye ve kullanmaya devam edelim. Çünkü hepimizin bildiği gibi sürdürülebilirlik için tüm doğal kaynaklarımızın, ileriki nesillere hasar görmeden taşınması en büyük isteğimiz. Ancak bunları ekonomik gerçeklikle destekleyemezsek maalesef sürdürülebilir kılamıyoruz. Böyle olunca ne işletmeler ne sanayiler ne de ülkeler hayatlarına devam edebilir. Dolayısıyla tüm bunlara 360 derece bakabilen her yelpazenin her parçası üzerine ayrı ayrı çalışmak gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye, gerek geniş tarım arazileri, zengin bio çeşitliliği, köklü tarım geleneği ile gıda sanayini ve bunu destekleyen akademik alt yapısıyla en temel olmazsa olmazlara sahip bir olgudur. Ama bütün bunları tamamlayıcı unsurlarıyla desteklenmesi ve bir uyum içinde çalışılması gerekiyor. Biz fonksiyonel ve lezzetli gıdalarımız ile Türk halkı ve Türk sanayicisi ve Türk üreticisi olarak dünyada çok daha üst sıralarda olabilme potansiyelinde bir ülkeyiz. Biz Türk gıdasını dünyada bugün olduğundan çok daha ötesinde aranan ve tercih edilen bir marka haline getirebiliriz. Ve bu yolda da çalışmaya devam ediyoruz. Dolayısıyla bu konferansı ve konferansta ele alınan başlıkları geniş bağlamda çok değerli ve kıymetli buluyorum. Aynı şekilde ileriki yıllarda da artan bir bilgiyle devam etmesini temenni ediyorum” şeklinde konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından Leibniz Üniveristesi’nden Prof. Dr. Tuba Esatbeyoğlu, ürün geliştirme sürecinde duyusal analiz tekniklerini ele aldı. Ardından Kerry Asya Pasifik, Orta Doğu ve Afrika MRCI Direktörü Avinash Lal da teknoloji aracılığıyla tüketicileri ve onların ihtiyaçlarını anlamaya yönelik sunum yaptı.
“Pazarlamada İşin kaliteli
tarafı da muhakkak olmalı”
Private Label ve Markalı Ürünlerde Tüketici Odaklı Ürün Tasarımı konulu panelde ise PLAT Yönetim Kurulu Başkanı İmer Özer konuştu, Özer, insanoğlunun bilmek istediğine dikkat çekerek, pazarlamayla ilgili bir ürünü nasıl ortaya çıktığını, çıkardıktan sonra nasıl pazarlandığını, işin dijital tarafında ve pazarlama tarafında olan konulara değindi. Türkiye’de pazarlamanın sembolünün hesap makinesi olduğunu ifade eden Özer, “Biz indirime bakıyoruz ve indirimin etiketiyle pazarlamayı adlandırıyoruz ama küçük bir şey atlıyoruz. Biz bunu yaptığımızda rakibin bunu yapmasında engel olan şey ne? Bizim yaptığımız fiyat indiriminde farklılaştığımız noktada rakibin yapmasıyla ilgisi olmayan bir durum. Bunu rakip de rahatlıkla yapabiliyor. O yüzden sadece fiyat odaklı olmayalım. İşin kaliteli tarafı da muhakkak olmalı” dedi.