Kurulduğu 1975 yılından bu yana sadece sütçülüğe odaklanarak “Çiftlikten Sofralara” iş modelini geliştiren Sütaş, 50. yılını “Çiftlikten Kalplere” sloganıyla kutluyor. İneklerinin yediği yemlerden, sofralara ulaşan süt ürünlerine kadar tüm süt değer zincirini entegre ederek tüketicilerine taahhüt ettiği “doğal lezzetini” güvence altına alıyor.
Sütaş, Türkiye’nin dört bir yanında yer alan entegre tesislerinde 20 bin üretici aile ile çalışıyor, ürünlerini 182 bin satış noktasına ulaştırıyor.
1975 yılından beri süt ve süt ürünleri sektöründe faaliyetlerini sürdüren Sütaş, doğal lezzetlerinin yanı sıra neşeli iletişimi ile toplumun sağlığına, mutluluğuna ve yaşam kalitesine katkıda bulunma misyonu ile çalışıyor. Bursa Karacabey’de küçük bir fabrika ile faaliyete başlayan Sütaş, bugün Türkiye’nin dört bir yanında yer alan entegre tesisleri ile faaliyet gösteriyor. Kurulduğu günden itibaren sadece sütçülüğe odaklanan Sütaş, geliştirdiği “Çiftlikten Sofralara” entegre iş modeli gıda güvenilirliği beklentilerini karşılamanın yanı sıra, her geçen gün daha fazla gündeme gelen arz güvenliği kaygılarına da çözüm oluşturuyor.
“1975 YILINDA BANTTAN ÇIKAN İLK ŞİŞE SÜTLE SÜTAŞ FAALİYETE GEÇTİ”
Markanın 50 yıllık yolculuğunu anlatan Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz,
“Sütaş, ailemizin geçmişinden gelen mandıracılık işini bir anonim şirketine dönüştürmek isteyen Babam Sadık Yılmaz tarafından 1975’te Bursa Karacabey’de küçük bir fabrika olarak kuruldu. O yıllarda heyecan yüksek, imkânlar sınırlı, sanayi ve teknoloji konusunda ise tecrübe yok denecek kadar azdı. Tüm bu koşullara rağmen mimarisi “süt güğümü” şeklinde olan bir fabrika binası yapıldı, yeni makinalar geldi. Aynı yıl banttan çıkan ilk şişe sütle Sütaş faaliyete geçti. Kurulduğumuz günden itibaren sütün ve süt ürünlerinin üretimini ve tüketimini artırarak insanların sağlığına, yaşam kalitesine ve mutluluğuna katkıda bulunmak, bu topraklarda binlerce yıllık geçmişi olan süt ürünleri tüketim kültürünü yaygınlaştırmak için çalıştık. Sütçülüğün en güvenilen kurumu, en sevilen markası ve “Türkiye’nin Sütçüsü” olmaya gayret ettik. Sütün iyiliğini ve bereketini yaymayı kendimize misyon edindik. Kuşaklar boyu biriktirilen bilgi ve tecrübe, bize odaklanmanın çok önemli olduğunu söylüyordu. Ottan süte, sütten sofraya, tüm zincir; etkin ve birbirini destekleyecek şekilde yönetilmeliydi. Ürünlerimizin doğallığını, kalitesini, besin değerini güvence altına alan ve izlenebilirliğini sağlayan “Çiftlikten Sofralara” iş modelimiz böyle oluştu, gelişti, olgunlaştı. Bugün iş modelimiz sadece tüketicilerimizin gıda güvenilirliği beklentilerini en iyi şekilde karşılamakla kalmıyor. Kullandığımız doğal kaynakları geri dönüştürmeyi esas alarak, çevresel, sosyal ve ekonomik boyutlarıyla özgün ve örnek bir sürdürülebilirlik modeli oluşturuyor. 2024 yılında üretim tesislerimizin elektrik ihtiyacının yüzde 92’sini ineklerimizin gübreleri ve organik atıklarından ürettiğimiz yenilenebilir enerji ile karşıladık. 2025’te bu oranı yüzde 100’e çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.
“KARACABEY’DEN SONRA AKSARAY, TİRE VE BİNGÖL’E YATIRIM”
Yatırımları planlarken öncelikle iş modelinin entegrasyonunu tamamlamayı sonra da bunu Türkiye’nin dört bir yanına yaymayı hedeflediklerini anlatan Muharrem Yılmaz şunları söyledi:
“30. yılımızda Güney Marmara Sütçülük Projesi Karacabey Tesisleri’mizin entegrasyonu tamamladık. 35. yılımızda Orta Anadolu Sütçülük Projesi Aksaray Entegre Tesislerimiz, 40. yılımızda Ege-Akdeniz Sütçülük Projesi Tire Entegre tesislerimiz faaliyete geçti. 45. yılımızda ise Doğu-Güneydoğu Anadolu Sütçülük Projesi Bingöl Entegre Tesislerimizin yatırımına başladık. Bugün Türkiye’nin dört bir yanında yer alan tesislerimiz, ürünlerimizi 8 saat içinde ülkemizin her yerinde tüketicilerimize ulaştırmamızı sağlıyor. 4 entegre tesisimizde her gün 6,8 milyon paket süt ürünü üretiyor, 7 bin 800 kişiye istihdam, 20 binden fazla üretici aileye düzenli gelir sağlıyor, 182 bin satış noktasına ulaşıyoruz. İş modelimiz; yarattığı sosyo ekonomik etkiler, toplumun tüm kesimlerini kapsayıcı özelliği ve sonuçları ile Sütaş yatırımlarını birer “Bölgesel Kalkınma Modeli” niteliğine taşıyor. Yurt içi yatırımlarımızın yanı sıra 2014 yılından itibaren de Makedonya tesislerimiz ile Balkanlara ve Balkanlar üzerinden Avrupa’ya ulaşıyoruz. 2024’te de Pakistan süt ürünleri tesisimizi devreye alarak MilkFields markamızı lanse ettik. Yurt dışı yatırımlarımızın yanı sıra aralarında Çin, Mısır, Avrupa Ülkeleri, Azerbaycan, ABD, Japonya, BAE, Libya, Irak, Kuveyt’in de bulunduğu 47 ülkeye ihracat gerçekleştiriyoruz.”
“AR-GE ve TEKNOLOJİYE YATIRIM YAPARAK SADECE YENİ ÜRÜNLER DEĞİL, ÜRETİM TEKNOLOJİLERİ DE GELİŞTİRİYORUZ”
Ar-Ge ve teknolojiyi yatırımlarına önem verdiklerini belirten Yılmaz “Bize özgü teknolojiler ve Ar-Ge çalışmalarımız ile Anadolu’nun sütçülük birikimini, uluslararası seviyedeki uzmanlığımızla buluşturuyoruz. Tesislerimizi kendimiz projelendiriyor, kullandığımız yazılım, makine ve ekipmanların birçoğunun ülkemizde tasarlanıp üretilmesine öncülük ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
“SÜTTEN KAZANDIĞIMIZI SÜTÇÜLÜĞE YATIRMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
2025 yılının Sütaş için önemini vurgulayan Muharrem Yılmaz sözlerine şöyle devam etti:
“Kuruluşumuzun 50. yılının daha büyük hedeflere yönelmek için önemli bir kilometre taşı olduğunu düşünüyorum. Sektörümüzün en yüksek teknoloji seviyesine ulaşan fabrikalarımızın ardından çiftliklerimizi dijital teknolojileri de entegre ederek uluslararası ölçekte en yüksek standartlara ulaştırdık. Önümüzdeki dönem için önceliğimiz ülkemizde damızlık süt sığırı ihtiyacını karşılamak üzere hayvancılık yatırımlarımızı büyütmek ve bunun için gerekli Ar-Ge faaliyetlerine hız vermek olacak. Diğer yandan yem bitkileri üretimimizi organik ve organomineral gübrelerimizle destekleyerek oluşturduğumuz sürdürülebilir ve onarıcı tarım uygulamalarının Ülke genelinde yaygınlaşmasına öncülük edeceğiz.
50 yıldır sadece sütçülüğe odaklandık, sütçülükten kazandığımızı yine sütçülüğe yatırıyoruz. Son beş yılda gerçekleştirdiğimiz 340 milyon dolar yatırıma ek olarak 2025 yılı için de 70 milyon dolar yatırım öngörüyoruz.
50 yıldır olduğu gibi, bundan sonra da süt değer zincirine yatırım yapmaya,
Sütün iyiliğini ve bereketini yaymak için tutkuyla çalışmaya,
Doğal lezzetlerimizi “Çiftlikten Sofralara”, Sütaşkımızı da “Çiftlikten Kalplere” ulaştırmaya,
Tüketicilerimizin sağlık ve mutluluğuna,
Ülkemizin kalkınma ve refahına katkıda bulunmaya devam edeceğiz.”